30 Mart 2010 Salı

Haydin Felaha!

1931 yılının Aralık ayında, Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle dokuz hafız, Dolmabahçe Sarayı’nda ezanın ve hutbenin Türkçeleştirilmesi çalışmalarına başladı. Kur'an’ın Türkçe tercümesi ilk kez 22 Ocak 1932 tarihinde İstanbul’da Yerebatan Camii’nde Hafız Yaşar (Okur) tarafından okundu.

Bundan 8 gün sonra, 30 Ocak 1932 tarihinde ise ilk Türkçe ezan, Hafız Rıfat Bey tarafından Fatih Camii’nde okundu. 3 Şubat 1932 tarihine denk gelen Kadir Gecesi’nde de, Ayasofya Camii’nde Türkçe Kuran, tekbir ve kamet okundu. 18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Riyaseti, ezanın Türkçe okunmasına karar verdi. Takip eden günlerde, yurdun her yerindeki Evkaf Müdürlüklerine Türkçe ezan metni gönderildi. 4 Şubat 1933 tarihinde, müftülüklere ezanı Türkçe okumalarını, buna uymayanların kati ve şedid (kesin ve şiddetli) bir şekilde cezalandırılacaklarını bildiren bir tamim gönderildi.

Evet, Wikipedia böyle anlatıyor Türkiye'de ezanın Türkçe okunma hadisesini. Cumhuriyet Gazetesi yazarı Emre Kongar "Türkçe Ezan Öyküsü" başlıklı yazısında "Gençler bilmez, bir zamanlar Türkiye'de minarelerden "Tanrı Uludur" diye Türkçe ezan okunurdu.Üstelik bu uygulama öyle kısa da sürmedi.1932 yılından 1950 yılına kadar tam onsekiz sene, Türkiye'de insanlar Türkçe ezanla namaz vaktini öğrendi." diyor.

Türkçe ezan konusun benim buraya yazmama sebep olan olay ise şu. Ezan, Atatürk tarafından görevlendirilen dokuz hafız tarafından çevriliyor. Bu tercüme esnasında öyle bir yere geliniyor ki iş düğümleniyor...

"حي على الصلاة Hayya ale-salah" / "Haydin Namaza"
"حي على الفلاح Hayya alel-felah" / "Haydin Kurtuluşa"

Tercümede "Hayya alel-felah" kısmı "Haydin Kurtuluşa" olarak çevrilmesi gerekirken "Haydin Felaha" olarak tercüme ediliyor. Dolayısı ile insanlar kurtuluşa yapılan çağrının en önemli kelimesini anlamıyor. Merak ediyorum da ezanın tercümesinde neden bir tek o kelime Türkçe'ye tercüme edilmedi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder