12 Mayıs 2010 Çarşamba

Baykal, Özel Hayat ve Medya #2

Efendim malum geçenlerde Baykal istifa etti. O gün bugün radyolar, televizyonlar, gazeteler, dergiler Baykalla oturup Baykalla kalkıyorlar. Görüşler farklı. Herkes bundan sonra neler olacağına kendi penceresinden cevap veriyor. Hal böyleyken küçük bir medya analizi de kaçınılmaz oluyor.

Durumu özetleyecek olursak; Deniz Baykal'a ve CHP Milletvekili Nesrin Baytok'a ait olduğu iddia edilen bir kaset, ilk olarak Vakit Gazetesi'nin internet sitesi olan habervaktim.com'da yer almış, bunun üzerine haber gündeme bomba misali düşmüş ve ne olduysa ondan sonra olmuştur.

Bu kasetin meydana çıkmasından sonra CHP tarafı sanki hiç böyle bir iddia ortaya atılmamış gibi "Baykal'a suikast yapılacaktı, bunu da Mustafa Sarıgül yapacaktı." diyerek gündemi değiştirmeye çalışmış, yayın yasağını da arkasına alan CHP bu hususta kısmen de olsa bunu başarmış lakin bir kısım dirayetli medya sayesinde mesele gündemde kalmayı başarmıştır.


Mustafa Sarıgül, CHP'nin iddiasını yalanlarken CHP hiç beklemediği bir durumla karşılaşır: Deniz Baykal kaset karşısında dik duruş sergilerken beklenmedik şekilde teslim olur ve istifasını açıklar. İşte bu açıklama metre kareye yüz milyon adet Deniz Baykal isminin telaffuz edilmesine neden olur.

Deniz Baykal'ın bu kaset olayını irdelerken medya; kasetin içeriği ile değil, kaseti kimin ortaya çıkardığı hususunda duruyorlar. Elbetteki ben de herkes gibi böyle bir kasetin oluşturulmasına da bu şekilde piyasaya sürülmesine de külli mevcudiyetimle karşıyım lakin medyanın şu an yapmakta olduğu tam manası ile yandaşlık!

Bakınız haber bültenleri, tartışma programları, gazete manşetleri, köşe yazarları olan olaylara ne gibi anahtar sözcüklerle yaklaşıyorlar: Komplo! Rezalet (Baykal'ın yaptıkları değil, görüntülerin çekilmesi rezalet) Özel Hayatı Gasp! vs...

En başta bir siyasi parti liderinin bu tür davranışlarda bulunması kınanması ve rezilane bir durumdur. Bu durumun ortaya çıkmasından sonra yalanlayamamak ayrı bir iğrençliktir. Bu tür görüntüleri gizli ve açık olarak kayıt altına almanın sonra da bunu bir şantaj bir komplo aracı olarak kullanmanın da bu fiili işlemekten aşağı kalır yanı yoktur. Bu hususu ilerleyen yazılarda açacağımı belirterek asıl vurgu yapmak istediğim noktaya sıçaramak istiyorum.

Medyamız büyük bir kısmı Baykal'a yapılan bu komplodan rahatsız. (Haklı!)
Bu komployu kuranları bulmaya çalışıyor. (Haklı!)
Deniz Baykal'ın eşini aldatmış olmasını konu edinmiyor. (Yandaş!)
Görüntülerin sahte mi gerçek mi olduğunu sorgulamıyor. (Kuşkuyla bakılması ve analiz gerektiren bir olay!)
Baykal'a yapılanların özel hayatı gasp etmek olduğunu söylüyor (Haklı!)

Tam bu noktada "Özel hayatın mahremiyetinin korunması gerektiği"ni savunanlar büyük bir çelişkide boğuluveriyorlar. Kendileri en rezil magazin haberciliğini yaparken, bir ünlünün en özel yönlerini ifşa ettiklerinda Flaş! Flaş!, Olay! Olay! Olay! jenerikleriyle halka ilan ederken, adım adım ünlüleri takip edip onlara nefes aldırmazken, "Pozitif Realiti" tarzı özel hayat katili programların sayısını inatla arttırırken nasıl oluyorda aynı medya organları "Özel hayatın mahremiyetinin korunması gerektiği" hususunda söylem geliştirebiliyorlar? Bu ne yaman çelişkidir?

3 yorum:

  1. bu satırları içtenlikle tebrik ederim... paylaşılası bir yazı! OyuncakSepetim de izninizle paylaşmak isterim..

    YanıtlaSil
  2. bu konuda bir kaç cümle..hatta çok uzun cümleler kurmak isterdim ama....lastik meselesi işte... isteyen istediği taraf çekebileceği için siyasetten dem vurmak ve de siyaset gibi tartışmaya açık konularla ilgili ahkam kesmek haddim olmadığını düşünerekten susuyorum...

    ama yukardaki cümlelere de aynen katıldığımı söylemeden geçmek istemiyorum...özellikle de son paragrafa...

    YanıtlaSil
  3. Rümaysa'ya, Elbette ki bu paylaşımımı yayımlayabilirsin. Bundan büyük mutluluk duyarım.
    Name-i Nur'a, Düşüncelerime katıldığın için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil